askerlik macerası

yıl 2003 bodrum da dükkanımdan cıktım . şahane bir yaz gecesi her yer cıvıl cıvıl. arkadaşlarıma selam vererek ve muhabbet ederek gidiyorum dövme dükkanındaki arkadaşımla bişeyler içiyorum dükkanının arka tarafında masmavi denize bakarak. ordan cıkıyorum bardaki arkadaşların yanına hepsi hayta cocuklar kızlı erkekli. içiyoruz ama para vermiyoruz hiçbiryere. hepsinin babası kesin o dükkanlardan birinin sahibi. katamaranda buluyoruz kendimizi denize açılmış aşka yürek gerek diye mustafa sandalın şarkısının remix i çalıyor ve arkasından sabah 4 de blue bubbline in şahane şarkısını dinlerken cıkıyoruz. nefret ederim sigaradan, arkadaşımın sigarası kalmadığı için hiç tanımadığım birinden sigara istiyorum ve beni tersliyor , dayanamıyorum neden böyle dedin diye ensesinden tutuyorum ve kendimi bodrumun en güzel caddesinde jandarmaya yakalatıyorum. (bkz: the pacific)

oysaki 32 gündür ben kendimi o kadar çok gizlemiştim ki askerden ve polisten. elim kelepceli asker kaçağı olarak 6 saat o yaz sıcağındaki mavi demirli daracık sopsoğuk odaya tıkılıyorum. sabah oluyor elime bir kağıt 2 saatlik yada 4 de olabilir uzaktaki 3 ay acemilik yapacagım asker ocağının ismi yazıyor. 2 günde yol izni. suç işlemem için beni salıyolar resmen ama öyle bir korku salıyolarki o beni yaklayan askeri, subayı. pılımı pırtımı toplayıp koşarak gidiyorsun kimseye bişey söylemeden. hop geliyosun o ocağa , ben cok severdim saçlarıma jöle sürmeyi , simsiyahtı o yaşımda ve jöle sürünce daha güzel oluyordu. acımadı o benden 1 ay önce gelen kahpecik saçımda jöle varken yıkamadan acılar içinde saçımı keserken. 20 yaşındasın ya ağlayamıyosun erkeksin 60 kişi sana bakıyo ulan tarlanın ortasında sıcağın alnında. cesursun sen güçlüsün o kapıdan girdiğinde. bi büyüsü var oranın. cesaret içinde hüzün. (bkz: full metal jacket)

Dinliyoruz kardo. Devam.

bekliyoruz devamını

askerliğin ilk günü nedensiz sebepsiz beklemeler günü. anlarsın bilirsin başka yer olsa 20 yıllık tecrüben var ne olacağını bilirsin. ama kavramaya çalışmaya bile korkarsın. annemin o sıcacık karnından cıktığında ağlarsın ya hiçbirşey bilmeden işte o anda öyledir. yeni dünya ya hoşgeldin. bilinmezliklerin şehri gibi. (bkz: band of brothers)

kaçmak istersin ulan ilk gün, sikerler lan dersin. ama içinden bile diyemezsin ,gözlerinden okurlar diye korkarsın . su içmek istersin ilk gün susuzluktan öleceğini bilsen içmezsin . uykun gelmiştir ama 13 saattirseni ordan oraya getirdikleri için korkarsın uyumaktan. ben hiç uyumak istemezdim. çünki yarısı günü yaşamak istemezsin korkarsın geceler bitmesin dersin. o kadar cok saf akadaşın olur ki aralarındaki tek liseli sen kalırsın. acımak istersin o arkadaşına ama korkarsın acımalarını gördüğünde sana acımayacaklarından. senden 3 ay önce gelmiş onbaşı gelir gözünün önüne. tabağına vurup yere düşürür o senden 1 sene önce gelmiş çavuş selam vermediğin için yanından gecerken 300 kişinin içinde yemekhanede. öldürmek istersin, korkarsın 1 soğan yersin 15 dk sonra dışarı çıkarsın bi köşe ararsın ağlamak için ama o devasa yerde bulamazsın 30 cm lik senin o hiç akmayan gözyaşlarını boşaltcagın bir köşe. arkadaş olursun sevdiğin 3 kişiyle. onlar senin en uzağındaki insanlardan daha yakın gelir sana. kavga yaparsın tekme tokat en sevdiğin arkadaşınla sırf ağlamak için çaktırmadan nefretle. yere düştüğünüzde sizi arkadaşlarınız ayırdığında göz göze gelirsiniz ikinizde srfı ağlamak için plan yaptığınızı. mutlu bakarsınız birbirinize. kimseye çaktırmadan yaptığınız kavgada hem size saldıracakları korkuttuğunuz için hemde doyasıya ağladığınız için. (bkz: platoon)

tam alışırsın, en sevdiğin arkadaşın hıv vürüsü taşıyıcsı cıkmıştır. yalvarır beni evime yollamayın diye cırpınır ağlar. çünki alıştırır o yer kendini acımasızca .sivilde eğer hiç hayatın yoksa işe yarar o yer. ve hiç izin almadan usta ocağına gelirsin bir sabah . dersin burası daha basitdir. biliyorsun artık o sert mantığını oranın. kapıdan girdiğin ilk dakka cimde cırılcıplak o mavi bavulun üzerinde duran baksırının kırmızı şeritlerine bakıyorken görürsün elinle hayalarını tutup. teslim edersin simkartını onların bulamayacağını bildiğin halde korkudan. (bkz: the cranes are flying)

eğitimle doldururlar seni . nefretle. o kadar iyi ezberletirlerki şaşar kalamazsın bile kendine. sen onların yapay zekalı silahısındır artık. sen artık bir makinesin . sen artık dışarıdaki insanların en saygınısın. ölün bile cennetlik . güçlüsündür artık. yere atla derler acısada sikinde olmaz atlarsın. koş derler dalağın patlasada koşarsın. barfix çek derler of ya dediğinde sırtından tekme yersin. yarısı sabah 15 çekmiş olursun. seni ülkenin en yüksek dağına sıckt cıkarırlar elindeki 15 kiloluk silah ve yükle. 7 saat sora vardığında kar yağıyodur. yukarı bakamazsın ağağı bakamazsın çanta silah ağırlaşır. anlayacağın genç sebepsizce futursuzca yürürsün. tık demezsin. ve artık unutursun. (bkz: tigerland)

baban aklına gelir bi anda yok olur. annen, yok olmasına izin vermezsin. çok arkadaşın olur ama bir ohaş helikopter gelir seni alır gider ve yabancı bir ülkede olduğunu 2 gün sonra anlarsın. oyun oynayacaz sanarsın. artık alışmışsındır, bir subayı askeri bir oyunda ele geçirdin. hava bile atamadan o subay seni hergün rezil eder kanun onlara işler. ama uzakta gerçekten bir bonbanın patladığını bilecek kadar seni eğitmişlerdir. artık gerçek topraktasın . artık oyun yok. artık oranın nere olduğunu biliyorsun. filmlerini sevdiğin ülkenin askerleri hiç film bile çekememiş topraklardadır. artık hep tetikte olursun. subaylar senden sigara ister normaldir verirsin. bordo bereli 3 yıldız ve sonunda kocamn yıldız olan adam sana doğru yaklaşır. öyle endamlı ve pehlivan gibidir ki çay yapalımmı der . cünki ikimizde aynı elbiselerleyizdir. ikimizde aynıyızdır. artık korkmk ve gerş dönme duyguları yoktur. artık hiçbir duyguya yer yoktur. kaybolmuştur o dilini bile bilmediğim ülkede. artık herşey stratejidir. artık sen içinde ne olduğunu bilmediğn bir güç taşırsın. (bkz: jarhead)

10 ay olmuştur. bir yaz günüdür. hiçbirşey umrunda değildir. kendininasıl koruyacağını ve tehlikenin ne zaman nerden geleceğini biliyorsundur. o yabancı topraklarda kulagında walkman içinde evenescence nin kaseti ve çalan bring me to life şarkısıdır. elimde en sevdiğim şey sigara ve o yabancı ülkeye saldıran ülkenin en güzel kafeinli içeceği ve bakarsın yabancı ülkeye gelen yabancı savaşcıların düşürdüğü ray ban gözlüklerle. (bkz: brotherhood of war)

döndün ya artık evine . herkese gülersin saçma anılar anlatırsın ve hep en komiklerini anlatırsın 10 aydır telefonla bile görüşmediğin sevimli ailene. gerçi diğer kalan aylarda da sırf dinlenme dakkandan çalınır diye çok özlediğin aileni telefonla bile aramaz ve özlemek istemezsin. bi bakmışsın sevimli ailenin evinin duvarında sen gelmeden evinin en güzel yerine asılmış olan üstün başarı belgesi. 2 sny bakmdan balkona gider en sevdiğin sigarandan yudumları çekersin ailenin malmal bakışları içerisinde. artık sana ne neden niçin soruları sormazlar. o sigara aslında onlara herşeyi anlatmıştır. (bkz: stop-loss)

ne maceraydı kısa dönem yaptım bitti.

427 günün hepsi ayrı bi güzeldi tabi arada sorunlar olmadı değil ama güzeldi iste

up, güzel yazılmış şeyler var